Bazen üzülerek bazen de öfkelenerek neden her şeye veya
herkese dair bir şeyler yazıyorum da anneme dair yazamıyorum diye sorguluyorum
kendimi… Oysa artık kendime kızmayı bırakmaya karar vermemiş miydim ben?
Annem!!! Son iki yıldır sevgisini bile bir ızdırap gibi
ruhumda taşıdığımı fark ettiğim hayatımın amazon kadını. Biliyorum bu inanılmaz
bir çelişkiydi. Bir insanın sevgisi nasıl yük olurdu bir başkasına bir türlü
akıl erdiremiyordum. İçten içe sahip olduğu olgunluk ve güç beni kıskandırıyor
muydu acaba?
Çok seviyor, seviliyor olmak da bizi prangalarla bağlıyor
olabilir miydi?…
Yaşadığı çemberin içinde sürekli susan, çok çalışan, acıya
katlanan olduğu için kızdığım kadın. Kendince iyiliğimi düşündüğü için her
defasında çemberimi daraltıyordum. Suskunluğunu acizliğinden değil de gücünden
aldığını şimdilerde öğreniyordum. Çünkü; söz gümüş ise, sükut altındı.
İyi de o zaman neden bu kadar öfkeliydim?
Sorunlarımla kendim başa çıkabilirim. Ben akıllıyım, en
doğrusunu yaparım diye çırpınıyordum. Oysa düştüğümde, acı çektiğimde ağzımdan
çıkan ilk kelime, “anneciğim” oluyordu. Bu bir sınav mıydı? O zaman ben
bütünlemeye kalmıştım bile…
Limitsiz bir kredi harcıyordum, ta ki annem bana “ sen beni
çok üzüyorsun” diyene kadar. Bütün perdeler kapandı. Öfke dansım başladı nasıl
bana bunu söylemişti. Oysa ben onun iyiliği için diye başlayan, artık
karışmıyorum diyen bir ses yükseldi bütün benliğimde.
Annem benim elime; dört kelimeden oluşan bir cümle ile
meşaleyi tutuşturmuştu. “ Sen beni çok üzüyorsun”. O savunduğum “
yüzleşmediğimiz sürece aynı sorunlar sürekli büyüyerek tekrarlar” tezi avucumun
içindeydi ve bununla nasıl başa çıkabilirim, hiçbir fikrim yoktu.
Neydi peki? Okuldaki öğretmeni, sokaktaki insanı, işteki
patronumu tolere ediyordum da annemi neden etmiyordum. Niye onunla güzel
konuşmayı beceremiyordum. Oysa o kadar da çaba harcıyordu. Anne ben yoga
yapacağım bir saat dediğimde; <ki yogaya dair fikri olmamasına rağmen>
tabi ki kızım sen işine bak, ihmal etme diyen bir inceliğe sahipti. Onun için önemli
olan, bunu benim yapmayı istiyor olmamdı.
* İstiyordum ki annem sadece söylemek istediğim şeyleri
dinlesin. Kontrolüm dışındaki sınırlara çıkmasın.
* İstemeyi öğrensin, başkaları istemediği halde onlar için
paralamasın kendini.
* Değerli olduğunu hissetsin vs. diye devam eden koca bir
liste vardı.
Fark ettim ki benim annem için istediğim şeyleri o da benim
için istiyordu. Aslında ben kendimi kabullenmekte zorlanıyordum. Katlanamadığım
içimde ki BEN’ di. Sorunun kaynağı kadar çözümü de burada göğsümün tam
ortasında duruyordu.
Son yıllarda görüyordum ki neredeyse bütün kadınların
anneleri ile sorunları vardı. Sadece farkına varmak ve kabul etmek zordu-zaman istiyordu. Oysa ben kendimi yalnız sanıyordum. Göbek bağıyla
beslendiğimiz biriyle bu kadar kavgalı olmak nasıl bir adaletsizlikti. Ayaklarını
yere vuran çocuklar misali kabul görmek isterken onun deneyimlerine nasıl da
kulaklarımı tıkamıştım. Oysa şimdilerde öğreniyordum ki hayat deneyimlerden
ibaretti ve ders almadığımız sürece sürekli daha büyük yüzleşmelere gebeydi.
Kendi annem dahil, bütün anneler bana bir parça acıyorlardı
anne olmadığım için. O eşsiz duyguyu ben de tatmalıydım. Bir zamanlar ben de
bunu düşünmüştüm ama artık benim için kulağımda çalan tatlı bir melodi- güzel
bir hikayeydi ve ben bu eşsiz tadı onlar gibi ölümsüzlük olarak görmüyordum.
Elbette ki onlar için eşsizdi kabul ediyordum. Ama bu hayatta hepimiz zaten
ilişki halindeydik ve bu hal kişilere göre değişiyordu sadece…
Kimse bilmiyordu ki ben çok şanslıydım. Her anneler günü o
ses her nerede olursam olayım bana ulaşıyordu. “ Benim küçük annem anneler
günün kutlu olsun. Seni çok seviyorum.” Gökkuşağının en güzel renkleri hayatıma
yayılırken bundan daha büyük bir saadet var mıydı? Ben hep biliyordum ki
seviliyorum, seviyorum gerisini sorgulamak nafile bir çabaydı.
Artık benim de anneme söyleyeceklerim vardı; anneciğim sana
yürek dolusu bir özür borçluyum. Kendi benliğimi ispatlama çabasıyla sürekli
seni hırpaladığım için özür dilerim. Her zaman haklı olmayabilirsin ama bu bana
seni yaralama hakkı vermiyor. Her şeyden önemlisi bugün bu satırları yazacak
cesareti buluyorsam, benliğimi sorguluyorsam bu senin eserin. Anneler günün
kutlu olsun. Seni çok seviyorum…