Foto: Emek gazetesi |
#28günyoga
İnternet ve zaman sorunu nedeniyle parmaklarım bu klavyeye
dokunmayalı 18 gün olmuş. Güzel bir yolculuğun koşturmacası içinde kaybolmuş
bir Evrim vardı. Tunceli’den Erzincan’a gelirken bambaşka bir duyguyla
sarmalanan benliğim bana sessizce fısıldıyor; Festina lente… Latince; “yavaşça
acele et” demekmiş. Hız insanı kendinden uzaklaştırır, yavaşlık kendine
yaklaştırır anlamına geliyor. Hümanizmin öncülerinden Felsefeci-Filozof Erasmus,
sevdiği bu sözün her kurumun veya evin girişine asılması gerektiğini söylermiş.
Son bir yıldır hatırlamaya-hatırlatmaya çalışıyorum.
21 tünel-CİK ile devam eden Tunceli-Erzincan karayolunda ki
kanyonları andıran görüntü karşısında müzik dinlemek bile gereksiz bir fazlalık
gibi hissettiriyor. Bu yolculuk sayesinde geçirdiğim zamanı düşünme fırsatı buluyorum. Bu
defa biraz daha sakinim. Sadece işe değil karşımdaki insanlara odaklı bir süreç
geçirmiş olmak benim için inanılmaz bir yenilik. Öykü (15 aylık yeğenim); “ben
ona minik ejderha diyorum, gündüzleri tatlı bir şempanze, minik bir kedi
geceleri bizi ateş topuna çeviren bir ejderhaJ
” ne ile uğraşırsam uğraşayım onun
isteklerine hemen cevap vermem konusunda inanılmaz bir önceliğe sahip. Oysa bu
aralar hayatta ne olursa olsun asıl önceliğimin kendim olduğuna inandırma
çabasıyla devam eden bir süreçteydim … Sanki bunu başarırsam hayatta ki yerim
sağlamlaşmış olacak. Gerçekten buna inanıyor muyum? O zaman neden bu kadar
zorlanıyorum?
Bu yolculuğu kendi rutinime engel olarak görmektense onun
içinde kendime zaman ayırmayı öğreniyorum. Sanki bu şehirde dağılan parçalarımı
toplamaya gelmişim. . Büyüdüğüm topraklar bana iyi geliyor, kendimi tanımamda
boşlukları dolduruyor sanki… Bir parça da agresif tarafımla yüzleşiyorum. Acaba
bu sert tarafımı besleyen duygu memleketimin geçmişten gelen mücadeleci ve
kendini koruma güdüsüyle beslenen özgürlük mücadelesi mi? Sanki el değmemiş bir
zamanın içindeyim ve onu şekillendirmek benim görevim. Bir şenlik halini alan #28günyoga
ile ilgili yazılanları hem merak ediyorum hem de etmiyorum. Bu kendi halinde
olma süreci benim en önemli yoga pratiğim halini almış. Ruhum biraz daha
yumuşamış sanki ama bedenimle barışma yolundaki adımların çok başındaydım, bana
uymayan fazlalıklarımdan arınıyor gibiyim.
Akşama doğru kana kana yoga yapmak isterken buluyorum
kendimi. Samapada’da bir mutluluk çemberi sarıyor beni. Serinin devamında
oyuncu zihnim sendeleyip, ne yapacaktım-bundan sonra ne geliyordu diye sarsınca?
O zaman farkına varıyorum ki her halimizle varoluşu temsil ediyoruz. Belki de kendimize
en çok güvendiğimiz zamanlar en zayıf anlarımız dır!!!