Uzak diyarlardan sesleniyorum size, belki de çok yakından,
aynı gökyüzünün altında değil miyiz hepimiz; buda yakınlaştırmaz mı bizi
birbirimize!!!
Haydi kalkma zamanı uyanmak gerek derin uykulardan. Kışlık
giysileri rafa kaldırır gibi sıyrılmak gerek mahmur alışkanlıklardan…
Güneşi hissetmek gerek, nasılda gülümsüyor bütün
sıcaklığıyla… Özlemle beklediğimiz baharı müjdeliyor sanki. Günebakanlar gibi yüzünüzü dönün güneşe,
bilir misiniz? Güneş ne yöne dönerse günebakan da ona çevirir yüzünü…
Biliyorum bazılarınız kaybolduğunuz boşlukların içinde bu
kadın ne diyor diye serzenişte bulunuyor. Ama hatırlatmak gerek bazen
birbirimize hayatı… Hiç ummadık bir anda
bu satırları okuyorsanız eğer bir anlamı yok mudur sizce de… Hepimizin bir
umutla zaman zaman tutunduğu şeyler yok mu?
Ya nefes almayı unutmuşuzdur…
Ya sevmeyi…
Güzeli görmeyi, çiçeği koklamayı…
Çok değil daha geçen bahar; rüzgar göremediğim yerlerden
yasemin, iğde kokuları taşıyordu burnumdan ciğerlerime oradan da kalbime
süzülüyordu bu büyülü koku… Bana bu güzelliği taşıyan havayı içime çekerken
rüzgara-havaya teşekkür ederken buldum kendimi…
Nereden geliyordu bu muhteşem eşsiz tat, nasılda tüm benliğimi değiştiriyordu. Doyamıyordum bir türlü havayı koklamaya içime çekmeye… Neden,
neye, kimeydi bu özlem?
Ama biliyordum ki değişen bendim.
Uzun zamandır nefes alamadığım,
kaybolduğum kör kuyularda ki ışık hüzmesinin meyvelerini almaya başlamıştım.
Kendi hayatımın meşalesini daha güçlü tutmayı-taşımayı öğrenmiştim.
Madem ki Yoga birleşmek – bütünleşmekti; bende birleşmeyi,
bütünleşmeyi, tefekkür etmeyi ve gerektiğinde bırakmayı öğreniyordum. Gerçekte
var olan ben’i arıyordum buda özüme
yaklaşmamı sağlıyordu.
İçimde kabaran kızgınlık ve öfkenin sebebine kulak
verdiğimde asıl mutsuzluk veren sebebin odaklandığım-beni sürekli olumsuz yönde
besleyen bilinç altım, karmam olduğunu
fark ediyordum. O zaman bebek adımlarıyla-sebatla sürekli kendime hatırlattığım
yolda devam etmeliydim.
Ya siz; hiç düşündünüz mü başka insanlara baktığınızda en
çok hangi duyguyu okuyorsunuz yüzlerinde-gözlerinde?
Aslında başkalarında ilk fark ettiğiniz duygu-düşüncelerin
en çok sahip olduğunuz özellikleriniz olduğunu, en iyi tanıdığınız şeyleri
çok hızlı fark ettiğinizi biliyor musunuz?
Değiştirmek istediğiniz şeyler yok mu hayatınızda?
Başlamalısınız bir yerlerden, unutmayın! İçinizde büyük bir güç olduğunu
hatırlayın.
Değiştirmekte en çok zorlandığınız şeyleri daha iyi
kavradığınızı, hiç unutmadığınızı biliyor musunuz?
Fark etmeden tükettiğiniz nefesinizin sizi, canınızı nasıl
ayakta tuttuğunu- hayata bağladığını.
O nefesle dengenizi bulduğunuzu, güvenle sağlam adımlarla
yere bastığınızı.
Nasılda kendinden emin hayatın içine aktığınızı fark
edersiniz…
Dönün yüzünüzü Güneşe -Aya, gökyüzüne…
Sevgiye, huzura, mutluluğa. Hiç bitmeyen hep yenilenen,
sürekli değişen ama birbirlerine saygıyla kucak açan güne-geceye…
Güneş ve ay gibi olun, sahi hiç bakar mısınız gökyüzüne; ay
nasılda her an değişiverir. Yarım ay, dolunay, yeni ay diye devam eden ve sürekli
değişen bir hali vardır. Bunun biz insanlar(özellikle kadınlar) üzerinde ki etkisini, kendinizin de sürekli
değiştiğini fark ettiniz mi? Güneş nasılda mevsimlere göre renk değiştiriverir.
Ben sonbaharı güneşin kızıl ve buğulu bir hale
dönüşmesinden hissederim. O kızılımsı rengi inanılmaz duygular taşır bu küçük
bedenime ve ruhuma…
Hep hatırlarım; anneciğim sabahları gün doğarken dua
ederdi. Şimdi bazı sabahları şükrederken bulunca kendimi aklıma geliverir
yüzünü güneşe dönen annem. İnancın gücünü keşfettiğinizde ona sımsıkı
sarılın-sarılın ki kendi gerçeğinizi keşfedin.
Hayat böyledir işte, kaybolursunuz madde ile manayı
birleştiremediğiniz de, tek başına anlamsızlaşır tıpkı biz insanlar gibi…doğada
ki her şeyin birbirine hizmet etmek için var olduğunu hatırlayın.
Onun için gelin bugün farkında olarak gülümseyin. Her kim
olursa olsun karşınızdaki.
Bir iyilik yapın-mutlu edin hem kendinizi hem başkalarını…
Kaygılarınızı bir kenara bırakın bir süreliğine de olsa.
Kaygılansanız da kaygılanmasanız da sonucu değiştiremeyeceksiniz inanın buna…
Hiç yapamıyorsanız bir yemek molası kadar vakit ayırın
kendinize.
Hastalanmadan sağlığınızın kıymetini bilin.
Söylediğiniz her kelimenin büyüsünü fark edin. Sevin,
kendinizi, başkalarını, hayvanı, ağacı, yeşili ve dahasını…
Ne demiş Sezen aksu “ ben her bahar aşık olurum” aşık olun
iyidir aşk-herkese iyi gelir.
“ çünkü aşk en yüksek
özgürlük biçimidir. Aşkın büyülü dokunuşuyla kadının yüzü, vücudunun
kıvrımları, tüm alışkanlıkları, kendisinin olan her şey kısacası bütün varlığı
gereklilik kazanır. Aşk rastgele
yaşamayı sona erdirir her şeyin farkına varırız.” Demiş üstat...
Benden söylemesi, istediğiniz şeylerle zenginleştirin gerisi size kalmış.
Sizce de;; mutluluğunuzu çoğalmanın zamanı gelmedi mi?
Sizce de;; mutluluğunuzu çoğalmanın zamanı gelmedi mi?
İzninizle bu aralar beni mest eden bir şeyle bitirmek istiyorum. Sevgiyle…
“ Om Namo Şivayame”