6 Şubat 2017 Pazartesi

Detox ile imtihanım…




Ve aylardan Nisan 2016
Bunları neden anlatıyorum çünkü hepimiz başkalarının deneyimlerinden bir parça yaşamışızdır. Çevremizdeki insanlar kendi yaşadıklarını anlatırken size de oluyor mu? “ Aaa bende aynı şeyleri hissetmiştim diye” bakalım siz de kendinizden bir parça bulabilecek misiniz? Bu yazıyı okurken.J
Ne zamandır niyet ediyordum bir ara detox yapmam gerektiğine dair.  Artık beden tipim de değişmeye başlamıştı. Yoganın kardeş bilim dalı Ayurveda’da vata- pitta beden tipimde kappa’m yükselmeye başlamıştı ve eğer bunları dengelemezsem daha çok değişim ile karşılaşmayı ve sızlanmayı sürdürecektim. 
Ama ertelemek için seyahate çıkmak, hazır hissetmemek, şu zamanda geçsin ondan sonra gibi bir sürü sebep sayabilirim fakat ayrıntıları sizleri sıkmasın bence de çok uzatmayayım…

Nedense kilo aldığıma dair bir sızlanma hali oluşmuşken bende, dünya tatlısı homeopati doktorum Bilge hanıma bu durumdan yakınıyorum. Ama bir yandan da çok yemediğime dair savunma mekanizması geliştiriyorum. Oda, vücudumda  ödem biriktiğini ve detox yapmam gerektiğini salık veriyor hemencecik. Peki tamam da bu detox nedir? Hayvansal gıdalar karbonhidrat yok, (peynir, süt, et, ekmek vs...) yani sadece lahana, maydanoz, dereotu, taze soğan, fasülye  ve günde 3 hurma.  
Hemen aklımdan geçen ilk düşünce neyse ki 3 gün diye avutuyorum kendimi. Yoksa düşüncesi bile ürkütücü geliyor. Bütün bunları 3 gün boyunca yapıp sonra bana yazın demesi üzerine başladı bizim hikayemiz.

Ben kendimi açlığa dirençli sanırdım, gerçekten de öyleydim. Fakat son bir yıldır acıkacağım düşüncesiyle önlem almaya çalışırken buluyordum kendimi ve eskiden tatlı sevmeyen ben artık tatlı  arar olmuştum. Buna kıtlık bilinci mi dersiniz yada artık başka ne yorum getirirseniz size kalmış. Evet gerçekten kıtlık bilinci diye bir duygu hali var (biraz farklı olsa da) kendinizi önlem alırken buluyorsunuz maalesef ve biz insanlar bunun yanlış olduğunun farkına varmadan ömürlerimizi tüketebiliyoruz. Neyse ki farkına varırsanız eğer bu deneyimler hayatınıza inanılmaz katkıda bulunuyor.

Başladım başlamasına ama zihnim yarışta dört nala giden at misali… sürekli aklımda yemek ve acıktım duygusu, aslında biliyorum bu gerçek değil, yalancı bir duygu ve düşünmek istemedikçe daha da çok içinde kaybolmuş buluyorum kendimi. Akşamdan sabaha acıkacağınızı ve ne yiyeceğim diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi. 2 gün sonra yazıyorum doktoruma çünkü üçüncü gün hafta sonu araya girecek, ya cevap yazmazsa ben ne yaparım. Ne komik değil mi sanki açlıktan öleceğim … Bana tatlı bir sürpriz yapıyor kendisi; devam et 21 gün diye belirtiyor… müthiş bir telaşla açlıktan kafam döndü diyorum gülüyor bana tabi ki... (şanslıyım ki 40 gün dememiş) Bir güzellik yapıyor, farklı sebzeler ve tahıllar dahil oluyor hayatıma ve ben kıtlıktan bolluğa terfi etmiş yeni ünvanımla aşırı mutlu olmuş hissediyorum kendimi. Bu arada Sevgili hocam Defne Suman ile Shadow yoga eğitimim başlamış, sanki aç olursam iyi yapamayacakmışım gibi endişeleniyorum halbuki tam tersi aç karınla ne kadar iyi yoga yapıldığını keşfedeli epey zaman oldu. Eğitimden sonra dışarıda arkadaşımla kahvaltı  fikri hayal oldu bu durumda çünkü her şeyi yiyememek sanki dışarıda geçireceğim aktivitelere engelmiş gibi hissediyorum.

Sahilde yürüyüş yaparken, balık lokantasının önünden geçerken ne kadar güzel koktuğu ve detoxum biter bitmez hemen balık yenmesi gibi sözler verirken buluyorum kendimi… Bir insan sürekli aç olabilir mi, hep yemek düşünebilir mi?  … Yani o kadar mağdurum ki J

Ama evren sanki beni denercesine her şeyi taşıyor bana, kulak veriyorum kendime çünkü yaşadığım duygu ve düşünceler beni belki bir belki birkaç adım öteye taşıyacak nitekim öylede oluyor. Sabah saat 7’de başlayacak eğitimim için 6’da yollara düşüyorum. Nedense bu gün sessiz olmak istemiyorum,  kulağıma başka sesler gelsin müzik dinleyeyim. Radyoyu açtığım anda sarımsaklı, tavuklu bulgur pilavı tarifi ile karşılaşıyorum. Algıda seçicilik böyle bir şey olmalı gülüyorum bu duruma çünkü bir yandan çok eğlendiğimi fark ediyorum. Sabahın 6 buçuğunda kim pilav tarifi verebilir ki yoksa bu bana bir mesaj mı?… kanalları değiştirirken kulağıma tatlı bir melodi geliyor. Sözler çok anlamlı…

“ biz hiç beceremedik sevmeyi de terketmeyi de
“ kendimize sahip çıkıp dünyayla yüzleşmeyi de
“ Korktuğumuz o gözlerin karşısında direnmeyi de
diye devam ediyor grup Model…

Gerçekten böyle mi beceremiyor muyuz! Dünyada yaşanan bütün bu kavgalar, savaşlar, insanların açlığı, kanlı ölümler vs… Doğuda (yasaklı şehirlerde) yaşanan kanlı savaşı düşünürken bazı insanların acımasız bir şekilde hak etmek üzerine yaptığı yorumlar beni öfkelendiriyor. Oysa aynı insanlar trafikte yaşadıkları basit şeyler için bile öfkeden kendini kaybedip adam öldürebiliyorlar veya basit konularda bile nasılda vahşileşebiliyorlar. Hep merak etmişimdir; neden dünyaya sığamıyoruz, aynı gökyüzünün altında yaşamayı becerememek neden?

Böyle zamanlarda mutlu anlarımı sorgularken buluyorum kendimi. Bu mutluluk duygusu bir anda suçluluk duygusuna dönüşüveriyor hemencecik. Böylece yaşadığım açlık duygusunun ne kadar anlamsız ve yüzeysel olduğu ile yüzleşiyorum…

Bir yandan İçim kıpır kıpır tatlı bir mutluluk, kendimi bir yelkenli gibi hissediyorum. Artık rüzgara karşı durmaktansa onunla birlikte hareket etmeyi öğreniyorum. Sanırım bu hayatın akışı içinde kendimi dinlemenin verdiği sonuç, farkındalık bu mu gerçekten yoksa daha derin anlamlar mı yüklü bu kelimede daha bunun üzerine düşünecek çok zaman var diye düşünüyorum hemen arkasından beklide yok diyorum kendime…

Dedim ya at gibi dört nala koşan bir zihne sahibim ben eskiden sürekli kendime kızan eleştiren ben, kendime biraz daha insaflı davranmaya karar verdim. Zaman geçtikçe yemek konusunda da böyle olmaya başladı sanırım.

Günler geçtikçe açlığım azalıyor yasaklarımın verdiği dayanılmaz sandığım duyguların yerini bir hafiflik alıyor. Açlığın tokluktan daha rahatlatıcı olduğunu fark etmeye başlıyorum. Aslında hepimizin bir avuç yiyecekle doyabildiğimizi fark ediyorum. Boşuna dememişler ne yerseniz o’sunuz diye 21 gün sonra yumuşak bir geçişle normal hayata dönerken insan olmanın özünde ne kadar meşakatli bir şey olduğunu bir kez daha anlıyorum. Bir sürü bahaneler yaratırsınız kendinize ama kendinizde değiştiremeyeceğiniz hiçbir şey yokmuş aslında sadece istemek gerekiyormuş. Kimselere nasihat veremem ama naçizane önerim:  hayatınızda hiçbir şeyi değiştiremiyorsanız beslenme alışkanlığınızı değiştirin inanın o bile küçük mucizeler yaratıyor sadece kendinize zaman vermeniz gerekiyormuş. Bu deneyim daha sonra yaptığım şekersiz- glutensiz beslenme için çok güzel bir hazırlık oldu diyebilirim… Aklıma öğrencimin sorduğu soru geliyor; hocam yoga zayıflatır mı? Şöyle bir bakıyorum evet zayıflatır desem çok havada bir cevap olacak…” Evet zayıflatır, hani aşık olursunuz ya karnınıza ağrılar girer ve iştahınız kesilir. Çünkü hayatınızda duygusal bir tatmin-tokluk hissettiğiniz için fiziksel açlık hissetmezsiniz. İşte yogada öyle bir şey ama kendinize zaman vermeyi bilmelisiniz demiştim.”

Eee o zaman hepimize aşk olsun diyelim öyle değil mi…

 Ha bu arada hiç kilo kaybım olmadı artık açlık korkusu ile nasıl yemişsem J Sevgiyle kalın mutlu olun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder