40 ve Kırk'lanmak…
Ve ben 40 yaşındayım. Aklıma geliyor birden neden ölülerin
kırkını verirler diye soruyorum kendime? Zira baktığım kaynaklarda beni tatmin
eden bir açıklama göremedim henüz. Yurdum insanı bunu doğan çocuğa da - ölen insana
da yaptığına göre bir anlamı olsa gerek. Buradan benim payıma ne düşer
bilmiyorum tabiJ
Bu doğum günümde başkaları ile ilgili beklentilerimin iyice
azalmış olduğunu fark ettim. Buda bana kendimi çok iyi hissettirdi. Çünkü ne
kadar az beklenti o kadar az hayal kırıklığı demekmiş, hayat ve deneyimler bize
öğretiyor bunları. Hem ben bu duyguları yaşarken baktım en olmadık insanlardan
bana mesajlar gelmiş.
Madem bende bu evrenin zerresiysem başka bir zerre beni
hatırlıyorsa elbet mutlu olurdum ama hatırlamaması artık bana mutsuzluk
vermemeliydi. Bunu neden söylüyorum çünkü bu duyguların içinden bende geçmiştim.
Kendisi doğum günü kutlamalarına karşı olan kocam bile, taa Rusya’lardan iki
kez aramış beni daha telefonumu açmamışken (kendi yogamı yapıyorken) mesaj bile bırakmış. Gülersiniz
tabi; kendisi yanımdayken bile böyle şeyleri çok umursamadığını her fırsatta
söyler.
Vakit gece yarısını geçerken benim canım ailemden gelen
mesajlar, sabah gelen telefonlar, hiç vefası bitmeyen dostlar, yazsam mı
yazmasam mı diye düşünen insanlar…
On çocuğundan biri olduğum ve beni ne zaman doğurduğunu bile
hatırlayamayan anneciğim. Aa sanmayın ki ona kızgınım inanın öyle zor bir
yaşamın içinde siz kendinizi bile hatırlayamazdınız.
Evrim’im dünya güzelim demiş bana uzaklardan bir dost sesi.
Hep utanırdım ben iltifatlardan inandırıcı olmazdı. Çünkü çirkin bir çocukmuşum
küçükken. Bilinç altı dedikleri böyle bir şey işte, tabi büyüyünce çirkin Ördek
yavrusundan Kuğu’ya dönüştüğüm söylenemez ama bir yandan güzel olmayı hep
istedim içten içe… Geçenlerde eski fotoğrafları karıştırırken aa fena
değilmişim deyiverdimJ
Büyüdüm ben artık ve büyümeye devam edeceğim. Ne kadar daha
bu fani dünyayı keşfetmeye fırsatım olur bilmiyorum ama en iyisini yapmaya
niyet ediyorum. Zira benim için kayıpların (hayatımdan eksilenlerin) çok olduğu
bir yıl oldu. Kabuklarım artık çatlamaya başladı ve buna engel olmakta
istemiyorum. Daha kısa bir süre önce 20 yaşındaki kız çocuğu, 40 yaşında
olduğumu duyunca şaşırarak bana; “gerçekten mi
nasıl bir şey 40 yaşında olmak, ben çok korkuyorum yaşlanmaktan deyince” 20
yaşındaki kendimi gördüm o çocukta. Çünkü bende o yaşlarda en çok yaşlanmaktan
korkardım.
O ne hissetti bilemem ama cevabım benim için çok gerçekti
“çok güzel bir duygu, eskiden bir kargaşa içinde kendimi tanımadan, sürekli
hırpalayarak-eleştirerek geçirmişim hayatımı. Hiç sevmemişim hep başkaları tarafından kabul görmek için yaşamışım sanki. Ama şimdi kendimi önemsemeyi, dinlemeyi,
sevmeyi öğreniyorum dedim.” Gerçekten de öyleydi farkına varmadan tükettiğim
hayatımla artık yüzleşmiştim. Kendime şefkatle yaklaşmayı öğreniyordum. Eskiden
değişimden korkan ben artık bundan keyif almaya başladım. Her keşfettiğim ben
ayrı bir heyecan, yeni bir yolculuktu.
Şimdi artık korkularla bezenmiş o küçük kızın elinden tutmuş
büyümüş bir kadın var. İkimiz de biriktirdiklerimizi heybelerimize doldurduk ve
sırtımıza attık. İkimizde biliyoruz ki bu yolculukta birlikte yürümediğimiz
sürece hep eksik kalacağız.
Ve ben o küçük kıza diyorum ki;
Haydi kalk çocuk zaman korku zamanı değil. Bu hayatın hakkını
vererek yaşamasını bileceksin. Sağlam adımlarla basmak gerek yere, korktuğun
her şeyin gölgesinden sıyrılma zamanı. Senin yaşadıkların benim tecrübelerim
oldu. Ben artık senin yaralarını saracak, seni koruyacak kadar büyüdüm. Daha
bir güvenle gülümseyerek bakıyor bana o çocuk. Avucumdaki el küçük olsa da bana
olan inancı güç veriyor.
Fark ediyorum ki ben o küçük kızı sevdikçe o daha da hızlı
iyileşiyor – daha cesur davranıyor. Eksik parçalarımızı tamamlıyoruz bu hayatta…
Hepinize kucak dolusu sevgiler gönderiyor ve teşekkür
ediyorum. İyi ki varsınız bana kattığınız değerler için çok teşekkür ediyorum…
Beni fark ettiğiniz, hayatınızda yer verdiğiniz için
teşekkür ediyorum…
Sizinde eksik parçalarınızı tamamladığınız bir hayatınız
olsun…
İçiniz sımsıcak sevgi dolu, sağlık mutluluk dolsun…
Sevdikleriniz sevenleriniz olsun…
Siz şimdi bu yazıyı okuya durun ben de Yoga dersime gideyim…
Ne güzel yazmışsın yine! Aradım ulaşamadım,yarın tekrar deneyeceğim. Sesini duymak gibi olmaz ama buradan da yazmadan edemedim. İyi ki varsın Evrimciğim:) İyi ki doğmuşsun. İyi ki karşılaşmışız da senin gibi tatlı bir insanı tanımışım. Söylemekten hiç sıkılmayacağım. Hep var ol.. Sevgiyle:)
YanıtlaSil:) Sende benim iyi kilerimdensin...
SilDoğma süreci bu kadar mı keyifli kaleme alınır. Yazarlık aile geleneği midir nedir (?). Kendime de pay çıkarabilme isteğiyle sevgiyle kucaklıyorum seni. Sağlıkla yaşa ve yıllan. İYİ Kİ doğdun...
YanıtlaSilHüsniye KARAKOYUN/Tunceli EMEK Gazetesi
Teşekkür ederim öperim:))
YanıtlaSilE burada been kutucuu yok kiii...
YanıtlaSilŞarap gibi yıllanmanın güzelliği...
YanıtlaSilGünlerdir aynı şeyi konuşup, aynı duygularla yazına atıfta bulunuyoruz: "doğarken ve ölürken kırkını çıkarmak..."
YanıtlaSilEdebi ve adabıyla yazılmış, her cümlesi altın değerinde yazılar bunlar. Keyifle okuyoruz bilesin Sevgili Evrim...Diyorum ki, acaba biraz daha mı safları sıklaştırsan da erken erken yazsan...